Canan Gündüz, canangunduzz@gmail.com

Her seçim, seçilmeyenin “keşke” olasılığı ile beraber geliyor. Milyonlarca “sliding doors”, yığınla “the road not taken” olasılıklarını gerek hayatımızın mihenk noktalarındaki büyük kararlarda; gerek ise gündelik yaşamımızdaki en ufak jestimizle bile yaşıyoruz aslında. Ancak hayat “the road not taken” şiiri ile sıklıkla ilişkilendirilen bir görsel olan ağaç ile ikiye bölünen iki yoldan ibaret olmuyor çoğu zaman. Her zaman pek çok yol var, bu yollar birbirine açılabiliyor, kesişebiliyor. İşin güzeli de, amaç seyahat ise, her yol bir yere çıkıyor; yeni coğrafyaları, kültürleri, insanları beraberinde getiriyor. Dolayısıyla aslında çıktığın ya da çıkamadığın yolculuğu zenginleştiren de, darmadağın eden de senin algın oluyor. Lisede, din dersinde duyularımızın (koku, görme, duyma, vs) belli limitler ile sınırlı olmasının hayatı bize daha yaşanır kılmadaki etkisi anlatılmıştı. Hangi dini/tıbbi dayanağa dayatılırsa dayatılsın bu sınırlar çok mantıklı gelmişti. Benzer şekilde, hayatı da her hareketimizin bambaşka sonuçlar doğurabilecek kararlar silsilesi olarak düşünmek ve yaşamak bir eziyete dönüşebilir. Çekingen ve sosyofobik kişiler belki bu özelliği daha çok taşıyor olabilirler. Bu noktada iyi ki alışkanlıklarımız var. İyi ki kültürel olarak mülayim bir yapımız, “ne yapalım, yaparız bir şekilde” tarzında kabullenişlerimiz var. Diğer yandan bireyin yaşamına getirdiği filtreler (yaş, eş, çocuk, kariyer, sosyokültürel düzey, hobiler, aile, para vs), seçenekleri otomatik olarak minimuma indiriyor, hatta bazen bırakmıyor. Sanki sürdürülen yaşam alışkanlık kisvesi altında tüm beklentileri karşılıyormuşcasına. Sadece elimizdekilerden olurken daha iyisini bulamamaktan korkuyoruz. Bazen elimizdekinden olmadan daha iyisinin (kime göre neye göre tartışılır) varolma olasılığını bile öğrenemiyoruz. Ne insanoğlu, ne de sürdürdüğü hayat “iyi, kötü, doğru, yanlış” gibi birkaç sıfata indirgenecek kadar basit değil. Bu devirde kararsız olmak da şaşırtıcı değil. Hatta kararsız kalabilecek seçeneklerin ve algının olması özgürlüğün ta kendisi bazen. Hiçbir yol ile kesişmeyen ya da çakışmayan münferit bir kararı alabilme opsiyonuna ve cesaretine sahip olmak da aynı şekilde.
Sahip olduğumuz tüm filtresiz seçenekler bizim özgürlüğümüz müydü, yoksa kafa karışıklığımızın başlıca nedeni miydi?
Tüm jokerleri tüketip telefon jokerini heba eden dosta mı yanmalı, 3000 TL’yi alıp çekildiğine mi? Mavi hapı uzat Morpheus!